KURTULUŞTAN KURTULUŞA


Azerbaycan Devlet Haber Ajansı – AZERTAC

Türkiye büro şefi Dr. Sabir Şahtahtı

Haydar Aliyev’in Kişiliğinin Zaferi:

Kurtuluştan Kurtuluşa…

 Haydar Aliyev’in kişilik özellikleri, modern Azerbaycan tarihinin en parlak yüzüdür. Azerbaycan halkının gönlünde ebedi bir yere sahip olan ve özellikle sağlığında Milli Liderlik  statüsünü kazanan ve bir Ulu Önder olarak milyonlarca insanın sempatisini kazanan Haydar Aliyev, modern Azerbaycan devletinin kurtarıcısı, mimarı ve kurucusu olarak tarihe geçti.  Herkesin bildiği ve kabul ettiği, bazılarının istemese bile kabul etmek zorunda kaldığı bir gerçek vardır: Azerbaycan halkının kurtarıcısı Ulu Önder Haydar Aliyev, ortaya koyduğu  ideolojik düşünce ile, modern devletimizin dününü, bugününü ve parlak geleceğini garanti eden kişidir.

15 Haziran 1993 yılı, Azerbaycan tarihine “Milli Kurtuluş Günü” olarak girdi. Ülkesini yok olma tehlikesinden kurtardı.  Azerbaycan halkının Milli Lideri Haydar Aliyev, kendi kurtarıcı misyonu ile ülkemizin bağımsızlığını korudu; Azerbaycan’da meydana gelen toplumsal ve siyasi  krizi yenerek, gelişmenin ve kalkınmanın temelini attı. Bugün, milli kurtuluş ideolojisinin zaferi, bağımsız cumhuriyetimizin sürekli olarak gelişmesinde kendisini göstermekte, Azerbaycan’ın bölgedeki ve dünyadaki prestiji artmaktadır.  Söz konusu “Kurtuluş” konusunda görüş ve düşüncelerimizi devam ettirmek için başka bir gerçeği daha ifade etmeliyiz: Milli Kurtuluş Günü’nün temeli, çok-çok önceden, Azerbaycan’ın SSCB’nin  yönetiminde olduğu zamanlarda atılmıştı.

Bu gerçeğe ve mantıksal akıl yürütmeye dayanarak yargılarımıza devam etmek niyetindeyiz. Aslında, tüm parametreler için bu dönemin başlangıcını 1967 olarak kabul etmek daha doğru olacaktır. En azından Milli Lider Haydar Aliyev, Azerbaycan SSCB Devlet Güvenlik Komitesi (KGB) Başkanı olarak atandığı zaman, Ermeniler Dağlık Karabağ bölgesindeki ayrılıkçı faaliyetlerini genişletmişlerdi. Yani, 1987 yılının  sonlarında Ermenilerin asılsız iddialarla yirmi yıl önce de isyan ettikleri ortaya çıktı. Bu konuda Haydar Aliyev, Devlet Güvenlik Komitesi Başkanı olarak Azerbaycan hükümetine gizli bir rapor sunarak: “Son zamanlarda, bazı kuruluşlardan hizmet silahları ve mühimmatlar kayboldu! Sonuç olarak, Temmuz 1968’de, Sarkisyan tarafından Bakü’den Hankendi’ne götürülen toplam 2520 kutu patlayıcının 3 büyük kolisi kayboldu.” şeklinde bilgi verdi.15919788141444419579_1000x669

Zamanın politik koşullarına ve yasalarına uygun olarak  faaliyet çizgisini belirleyen Haydar Aliyev, Dağlık Karabağ’daki ayrılıkçı faaliyetlere kısa sürede son vererek, Ermenistan’ın ırkçı ve terörist kuvvetlerinin, Dağlık Karabağ’ın toplumsal ve siyasi yaşamını etkileme fırsatlarını en aza indirdi. Sonunda 14 Temmuz 1969’da Haydar Aliyev Azerbaycan’da siyasi iktidara geldi. Tabii ki, daha önceki faaliyetlerinin gizli olmasından dolayı, geniş halk kitleleri Haydar Aliyev’i bu kadar iyi tanıyamazdı.  Bununla birlikte, siyasi çevreler, seçkin devlet bürokrasisi, bilim ve kültürle uğraşan topluluk, toplumun önemli tabakaları Haydar Aliyev’in güçlü kişiliğinin farkındaydı. O zaman, cumhuriyetin liderliğinde siyasi anlaşmazlıklar olduğu, sosyo-ekonomik gelişme kavramının olmaması, Moskova ile zayıf ilişkiler ülkede bir takım sorunlar yarattı. Tüm göstergeler Azerbaycan’ın, eski SSCB’deki en az gelişmiş ülkelerden birisi olduğunu gösteriyordu.

“Herkese iş bulunması” ilkesiyle ülkenin siyasi yönetimine yeni bir soluk getiren Haydar Aliyev, kısa sürede bilim ve eğitim, tarım, petrol ve kimya, sanayi, kentsel planlama, gençlik ve spor gibi önemli alanları yeniden canlandırdı. Her biri bir yeraltı sarayı kadar görkemli olan, metro istasyonlarının birbiri ardınca açılması, başkent Bakü’nün genişlemesine yardımcı oldu. Çaycılık, bağcılık, pamuk yetiştiriciliği ve tütün yetiştiriciliğinin geliştirilmesi, ülkedeki gıda endüstrisinin yeni temelinin üssü oldu. Azerbaycan mevzuatında büyük değişiklikler yapıldı, Azerbaycan dili, anayasada devletin dili olarak ilan edildi. Kültürün her alanında dinamik bir gelişme başladı. İlim ve kültür alanında önde gelen isimlerin, en yüksek devlet ödüllerinin verilmesi bu alanda sağlıklı bir rekabet yarattı. Çok kısa bir sürede Azerbaycan’ın adı bir şekilde Sovyet sınırlarından çok uzaklarda duyulmaya başlandı. Tüm alanlarda liderliği ele geçiren Azerbaycan, yurtdışındaki yurttaşlarımız için cazip bir vatan haline geldi. Yukarıda bahsi geçen faaliyetler bize, Haydar Aliyev’in, sürekli yenilik yapan, politik şartlara uygun olarak halkına hizmet edebilen, ülkesini ve ulusunu geliştirmek için belli bir yolu belirleme yeteneğinde olan vazgeçilmez bir lider olduğunu gösterdi.

Büyük Liderimizin en önemli yönlerinden birisi stratejik hedeflere doğru öngörüdür. Uzak hedefleri kesin olarak bilerek, o hedefler varmak için strateji geliştirme yeteneği vardır. Ülkenin çok yönlü eğitim politikasının bir sonucu olarak, eski SSCB’nin önde gelen üniversitelerinde ve askeri okullarında okumak için gönderilen Azerbaycanlı gençler, Haydar Aliyev’in siyasi yönetiminin ilk döneminden halkımıza kalan milli miras, zamanında filizlenerek meyve vermeye başladı. 1987 yılının sonundan başlayarak bu zamana kadar Ermeni milliyetçi çevrelerin Azerbaycan aleyhine sürdürdüğü asılsız toprak iddiaları, o dönem için siyasi sansasyon yaratacak bir etkiye sahipti. Üstünden 33 yıl geçen bu devri tahlil ederken ortaya hiç kimsenin reddedemeyeceği bir gerçek çıkıyor: Liderlik, Tanrı’nın kişilere verdiği bir lütuftur.  Liderler, lider olarak doğarlar ve yeri geldiği zaman kendi gayretleri ile zafer kazanırlar!

Dünya Ermenilerinin ve saldırgan Ermenistan devletinin, Azerbaycan’a karşı sözde toprak iddiaları ortaya çıkınca, halkımız kararlı bir şekilde protesto ederek kendi sözünü söyledi. Ancak Ermenistan, SSCB’den yaklaşık 300.000 vatandaşımızı ata-baba topraklarından sürerek sınır dışı etti. Vatandaşlarımızın sınır dışı edilmesinin tek nedeni: “Dağlık Karabağ Azerbaycan’dan ayrılamaz!” konusunda hiçbir Azerbaycanlının kararının değişmemesidir. Böyle bir durumda, 1987’nin sonundan bu yana yaşadığımız ardışık yenilgilerin nedeni bir liderin olmamasıydı! Sadece bu boşluk nedeniyle 1988-1993 yıllarında, Azerbaycan’da devlet geleneği yıkıcı bir darbe aldı, ülke ekonomisi krizin eşiğine sürüklendi, cumhuriyetin savunma konsepti yaratılamadı, anarşi ve kaos siyasi gücü ele geçirdi. Dediğimiz gibi 1967’den başlayarak, sonraki dönemler için önemli gelişmeler yaratan Ulu Önder, siyasi hakimiyetinin ilk bölümünde ülkenin en temel işlerine el attı. Azerbaycan’ın bağımsızlığının yerleştikten sonra geçmiş SSCB’nin diğer müttefik ülkelerinde yaşayan ve değişik alanlarda görev yapan subayların, vatanın zor günlerinde Azerbaycan’a dönmeye başlamaları tesadüf değildir.  Tabii ki, bağımsızlığımızın ilk yıllarında bu kadroların yanlış kullanılması üzüntü veren başka bir konudur.

Modern Azerbaycan devletinin tarihinde kanlı harflerle yazılmış olan 20 Ocak faciası, aynı zamanda halkımızın kahramanlık tarihi olarak ulusumuzun onurunu ve haysiyetini  yüceltiyor. O zaman, kendisini siyasi lider olarak görenlerin gerçek yüzü 20 Ocak olayları ile ortaya çıktı. Bu acı gerçek, insanların özgürlük için savaşma kararlılığına bir darbe oldu. Ancak Ulu Önder Haydar Aliyev’in  Sovyetler birliği askerlerinin 20 Ocak 1990’da Bakü’de yaptığı facia ile ilgili olarak ertesi gün aile bireyleri ile birlikte Azerbaycan’ın Moskova’daki temsilciliğine giderek açıklama yapmış, Azerbaycan halkına yönelik yapılan cinayetlerin organizatörlerinin ve faillerinin cezalandırılmasını istemiştir.  Bu olayın Sovyet imparatorluğu üzerinde yıkıcı bir etkisi oldu ve uluslararası toplumun dikkatini Azerbaycan’daki olaylara çekti.  En önemlisi Azerbaycan halkının kaybolan umutları yeniden filizlendi. O zamanlar, sadece bir yıl sonra Haydar Aliyev’in Dağlık Karabağ’da ortaya çıkan çatışma ortamı ile ilgili olarak SSCB’nin iki yüzlü siyasetini protesto etmek için 1991 yılında SSCB Komünist Partisinden ayrılacağını ve bunun Sovyet imparatorluğunun en sağlam noktalarına darbe vuracağını hiç kimse tahmin edemezdi.

1991 yılında halkın isteği üzerine Nahçivan’da siyasi iktidara geldikten sonra, Azerbaycan’ın kurtuluşu için manevi ve psikolojik bir temel oluştu. Bu, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nden hatıra kalan devlet niteliklerimizin benimsenmesi ve Azerbaycan hükümetine yapılan öneriler idiyse de, bir diğer taraftan Nahçivan’ın işgal tehlikesinden kurtarılmasıydı. Haydar Aliyev’in Nahçivan’a dönüşü, yerli halkta vatanlarını korumak ve yaşamak için mücadele etme kararlılığını oluşturdu. Azerbaycan halkı, ülkenin kurtuluşunun Haydar Aliyev ile mümkün olduğunu açıkça belirtmeye başladılar. Haydar Aliyev’in 3 Eylül 1991’de Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Yüksek Meclisi Başkanı olarak seçilmesi dünyanın dikkatini Nahçıvan’a çevirdi.  Ulu Önderin siyasi faaliyetlerinin çeşitliliği ve gerçek gündeme uygun stratejisi, Nahçivan’a parlak bir gelecek sağladı ve işgal tehlikesini ortadan kaldırdı.

          Haydar Aliyev, 19 Ocak 1992’de Süleyman Demirel’in organize ettiği Türkiye heyetini, 1 Nisan’da bir AGİT temsilci heyetini, 27 Mayıs’ta BMT’nın Nahçıvan’a gönderdiği özel temsilci heyetini,  17 Haziran’da ABD’nin Azerbaycan’daki geçici işler vekili  R. Miles’ı, 23 Haziran’da Rusya Başkanı’nın özel emirle Azerbaycan’a gönderdiği Büyükelçiyi, Dağlık Karabağ probleminin barış yoluyla çözülmesi için görevlendirilmiş Rusya arabulucu temsilcilerinin başkanı Vladimir Kazimirov’u, 5 Mays 1993 yılında İngiltere’nin Azerbaycan Büyükelçisi Harold Fomstock’u, aynı gün Fransa’nın olağanüstü ve tam yetkili Büyükelçisi Jan Perren’i kabul etti.  Bu görüşmelerdeki müzakerelerde bir yandan ablukada olan  Nahçivan’a insani yardım konuları tartışılırken, diğer yandan Ermenistan’ın saldırgan politikaları açıklandı. Milli Lider Haydar Aliyev’in Nahçivan’a dönüşü, özerk cumhuriyette tamamen farklı bir atmosfer yarattı. Halkın savaşma kararlılığı arttı, gelecek için herkes ümitlendi. İnsanlar anavatanlarını korumak ve yaşatmak için moral buldular, iyimserlik yükseldi. Milli Liderimizin siyasi hakimiyetinde Nahçıvan dönemini, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in sözleriyle hatırlamak çok önemlidir: “Nahçivanlılar Haydar Aliyev’i korudular, Haydar Aliyev ise Nahcivan’ı korudu.”

Eski SSCB’nin çöküşü ve bağımsızlığımızın kazanıldığı yıllarda, Azerbaycan’da gerçekleşen sosyo-politik, sosyo-ekonomik ve askeri süreçleri birkaç parçaya bölerek inceleyebiliriz: O dönemde siyasi iktidarın değişmesi, eski ittifak liderliğinin, bilinen düşmanlık senaryoları ile devam etti: AHC Musavat hükümetinin yıllarında bu süreçler daha da tehlikeli bir düzeye ulaştı. Umutsuzluk, güvensizlik ve iyimserlik duygularının kaybı, en güçlü ordunun bile yenilmesine yol açan tehlikelerdir. O zaman bahsettiğimiz tehlike bu faktörlere dayanıyordu. Ortaçağ’ın önde gelen devlet adamı Nizamülmülk’ün ünlü “Siyasetname” adlı eserindeki bir noktaya dikkat edelim:

“Her defa gökten bela yağdığında, devlete kötü gözle bakıldığında hükümet değişir. Hakimiyet elden ele geçer, kavga çıkar, kaos olur ve kanlı kılıçlar kınlarından çekilir. Bu kaosta ünlü insanlar ezilir, yozlaşmış insanlar iş başına geçer ve istediklerini yaparlar. Düzgün insanların işi zorlaşır, durumları kötüleşir. Alçak insanlar hükmeder, asil insanlar her tür haktan mahrum kalır. Hiç kimse, vezir veya şah unvanını almaktan imtina etmez”.  Sonunda, yukarıda belirtilen nokta, Azerbaycan’da AHC Musavat hükümeti tarafından yaratılan yaşamın acı gerçekliğinin tam bir yansımasıdır.

15 Haziran’da “Milli Kurtuluş Günü” hakkında konuşurken, “Biz neden kurtulduk?” sorusuyla ilgili kısa bir yorumumuz var: Azerbaycan umutsuzluktan, güvensizlikten ve sabırsızlıktan kurtuldu. Azerbaycan adlı devletin, dünyanın siyasi haritasından silinmesi tehdidi ortadan kaldırıldı. Son olarak, büyük lider Haydar Aliyev tarafından ortaya konan ileri görüşlü petrol ve kalkınma stratejisi, güçlü Azerbaycan devletinin bugününü ve geleceğini tanımladı. Bugün, başarılı bir şekilde faaliyet gösteren Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum, Bakü-Tiflis-Kars, Güney Gaz Koridoru, Kuzey-Güney Uluslararası Taşımacılık Koridoru, Bakü Uluslararası Deniz Ticaret Limanı, vs. gibi uluslararası öneme sahip ekonomik projeler, Milli Lider Haydar Aliyev tarafından ortaya konan kalkınma stratejisinin, devletçilik geleneğinin, siyasi hükümetin itibarının korunması prensibinin ortaya çıkardığı  başarılardır.

Sonuç olarak, yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınının 2020’de dünya için bir test parametresi haline geldiğini belirtmek isteriz. Sadece ülkelerin yönetme yeteneği değil, aynı zamanda hümanizm ilkelerine yaklaşım tarzı ortaya çıktı. Sadece 33 yıl önce başka ülkelerin ve uluslararası örgütlerin yardımına ihtiyaç duyan Azerbaycan, bu süreçten alnı açık olarak çıkabildi. On beş ülkeye COVID-19 enfeksiyonu ile ilgili olarak insani yardım yapıldı. Mobil hastaneler de dahil olmak üzere salgınla mücadelede kullanılması gereken ürünler için üretim tesisleri kuruldu. Bütün bunlar Haydar Aliyev’in kişiliğinin zaferi olarak gösterilen sürekli başarılardır.