Azerbaycan ve Türkiye arasında şekillenen ilişkiler Şuşa Beyannamesi ile mantıksal zirvesine ulaştı
Şuşa Beyannamesi’nin tarihî önemi ister Azerbaycan’ın isterse de kardeş Türkiye’nin içtimaî-siyasi ve ilmî çevrelerinde geniş yer edinir ve çeşitli yönleriyle değerlendirilir. AZERTAC bu mühim belge ile ilgili Birleşmiş Milletler Barış Elçisi, Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesinin (UNEC) Maliye ve Maliye Enstitüleri Bölümü Müdürü, emektar öğretmen, iktisadi bilimler doktoru, Prof. Evez Elekberov’un makalesini takdim ediyor.
15 Haziran 2021, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin şanlı zaferinin tarihine özel bir gün olarak dahil oldu. Bu ülkemizin özgürlüğünü, bağımsızlığını ve devletimizin bekasını, ebediyetini bir kez daha kanıtladı. Aynı gün Azerbaycan’ın eşsiz değeri ve kültür beşiği Şuşa şehrinde Azerbaycan Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti arasında ele alınan, içeriğinde toplumsal hayatımızın bir dizi yönlerine dair önemli konuları yansıtan müttefiklik münasebetleri hakkında beyanname imzalandı. Bu belge, Azerbaycan’ın bağımsızlığı döneminde iki kardeş cumhuriyet arasında imzalanan, askeri güvenlik konularını ve çeşitli parametrelerini gösteren ilk resmî belgedir. Bu açıdan Şuşa Beyannamesi tarihî önem taşıyarak bölgede yeni jeopolitik ve jeoekonomik ilişkilerin başlangıcı oldu.
Çağımızın en önemli siyasetçilerinin, siyaset bilimcilerin, diplomatların değerlendirmelerine göre Şuşa Beyannamesi bundan 100 yıl önce imzalanan Kars Antlaşması’nın mantıklı bir devamı olmakla Güney Kafkasya’da ilişkilerin yeni görünüşünün temelini teşkil eder. Bu beyanname bölgede yerleşen diğer ülkelerin yanı sıra ABD, İngiltere, Rusya, Fransa gibi ülkelerin bölgede yürüttükleri siyasetin yönünün değişmesine neden olacak. Eğer 100 yıl önce Kars Antlaşması imzalanırken adı geçen devletler Azerbaycan’ın aleyhine olsalar da, hazırda Azerbaycan Cumhuriyeti’nin rehberliğini yürüttüğü başarılı siyaset neticesinde elde edilen olumlu sonuçları kabul etmek isteğindedirler. Bölgede böyle bir gerçekliğin yaratılmasında Türkiye Cumhuriyeti önemli bir rol oynamaktadır.
Şuşa Beyannamesi imzalanırken Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bu siyasî eylemin tarihî önemini vurgulamaktadır: “Tarihî Kars Antlaşması tam yüz yıl önce imzalandı. Bu da büyük bir sembolik anlam taşır. Yüz yıl sonra kurtarılan Şuşa şehrinde imzalanan ortak beyanname, gelecekteki iş birliğimizin yönünü gösteriyor. Beyanname birçok önemli konuyu kapsıyor. Uluslararası düzeyde ortak iş birliği, faaliyetlerimiz, siyasî ilişkiler, ekonomik ticarî ilişkiler, kültür, eğitim, spor, gençlik politikası hemen hemen tüm alanları kapsamaktadır. Güney Gaz Koridoru’nun Türkiye, Azerbaycan ve dünya için önemi gösterilir. Her konu çok büyük önem taşımaktadır.”
Yaşanan gelişmeler, Türkiye ve Azerbaycan tarafından bölgede yürütülen siyasette her iki kardeş ülkenin de haklı olduğunu kanıtlamıştır. Şuşa Beyannamesi gerçekleri ortaya koydu ve bu tarihî gerçekliği siyasî, iktisadi alanda tüm bölge ülkeler ayrıca bölgede çıkarları olan devletler kabul etmelidir. Bu belgenin temel amacı, tarafların ortak çıkarlarının korunması, bölgede barış ve istikrarı sağlanması, tarafların imkânlarının birleştirilmesi hem bölgesel hem de uluslararası stratejik öneme sahip konularda karşılıklı, birlik içerisinde faaliyet gösterilmesine yöneliktir.
Şuşa Beyannamesi’nin imzalanması ile bölgede yeni bir gelişme aşamasının temeli atıldı. Beyannamenin bu konudaki en önemli yönlerinden biri de askerî ittifak konularını kapsamasıdır. Bu beyanname ile tarafların askerî, siyasî, iktisadi alanda müttefikliği uluslararası hukuk normlarına uygun olarak kurulmuş ve tüm dünyanın dikkatine sunulmuştur. Burada öne çıkan konulardan biri, iki ülkenin askerî iş birliğiyle bağlantılı olarak iki ülkenin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine yönelik diğer devletlerin herhangi bir tehdit ve tecavüzü karşılığında iki ülkenin faaliyetleriyle ilgilidir. Bu husus beyannamede şu şekilde yansımıştır: “Taraflardan herhangi birinin görüşüne göre, üçüncü bir devlet veya devletler tarafından bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne, dokunulmazlığına veya uluslararası kabul görmüş sınırlarının güvenliğine yönelik bir tehdit veya saldırı durumunda taraflar ortak istişarelerde bulunacaklardır ve bu tehdit veya tecavüzü ortadan kaldırmak için BM Kanunu’nun amaç ve ilkelerine uygun girişimlerde bulunmak ve BM Kanunu uyarınca birbirlerine gerekli yardımı sağlayacaktır. Bu yardımın miktarı ve şekli acil görüşmelerle belirlenecek, ortak hareket için savunma ihtiyaçlarının karşılanmasına karar verilecek ve Silahlı Kuvvetlerin güç ve komuta yapılarının koordineli faaliyetleri organize edilecektir.”
Hem Azerbaycan hem de Türkiye ve genel olarak bölge için tarihî öneme sahip Şuşa Beyannamesi’nde belirtilen hususların yer alması, her iki ülke için tehdit içeren tüm güçlere aynı zamanda Ermenistan’daki intikamcılara da ciddi bir siyasî ve askerî uyarıdır. Bu belge ile, temel amacı askerî, siyasi ve diplomatik kurallarla ülkelerin toprak bütünlüğüne yönelik bir tehdit durumunda birbirlerine yakın olduklarını teyit etmek olan yeni bir bölgesel askerî-politik blok oluşturulmuştur.
Şuşa Beyannamesi, askerî iş birliği alanında bir dizi konunun çözümüne yol açmaktadır. Her şeyden önce, belgeyi imzalayan iki ülkenin silahlı kuvvetlerinin çağdaş ihtiyaçlara göre modernleştirilmesinden, Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin Türk Ordusu modeli üzerinde teşkil edilmesinden, savunma kabiliyetlerinin güçlendirilmesi yönünde ortak stratejik faaliyetlerin sağlanmasından, kalıcı ve ebedi askerî güvenlik için gecikmeksizin önlemlerin uygulanmasından, askeri teçhizat, makine, mekanizma, silah ve mühimmatın en son teknolojilere dayalı olarak üretimi ve yönetimi ile bu alandaki diğer hedeflere hayata geçirmek için gerekli kurumların faaliyetlerini düzenlenmesinden ibarettir. Ayrıca beyanname temelinde iki ülkenin Güvenlik Konseylerinin en önemli konularda müzakerelerini de ortak toplantılarda gerçekleştirmeyi öngörmektedir. Ortak faaliyetlerin yukarıda belirtilen formatta devam etmesi, tarafların bu konuda ne kadar ciddi ve sorumlu olduklarının habercisidir.
Beyannamenin tarihsel önemi, bu tarihî belgenin toplumsal hayatımızın diğer alanlarıyla ilgili konulara değineceği gerçeğinden de kaynaklanmaktadır. Diğer bir deyişle, beyanname iki ülke arasındaki iktisadi ve ticarî ilişkilerin hem bölgede hem de uluslararası arenada hızla gelişmesine ivme kazandıracaktır. Böylece, beyannamede özel bir konu olarak değinilen Zengezur koridorunun açılması gerekliliği, iktisadi, ticarî ve ulaşım sorunlarının çözümünde önemli bir rol oynayacaktır. Bu koridorun açılması siyasî önem taşımakla birlikte iktisadi öneme de sahip olacak.
Şuşa Beyannamesi aynı zamanda her iki ülkenin ekonomilerinin çeşitlendirilmesinin hızlandırılması, uluslararası ticarette, yeni gelişmiş mekanizmaların geliştirilmesi ve uygulanması, lojistik, bölgedeki ulaşım ve iletişim bağlantılarının restorasyonu, uluslararası ulaşım koridorlarının geliştirilmesi vb. çok çeşitli koşullar yaratacaktır. Buna paralel olarak taraflar arasında Güney Gaz Koridoru etkin bir şekilde geliştirilecek, Azerbaycan’ın Türkiye ile ilişkilerinin yanı sıra Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin diğer bölgelerle ilişkileri inşa edilecektir. Bu doğrultuda izlenen politikanın devamı olarak Nahçıvan-Kars demiryolunun inşası bölgede ulaşım ve haberleşme faaliyetlerinin yaygınlaşmasına ve mevcut sorunların bu doğrultuda çözülmesine yol açacaktır.
Bazı politikacılara göre, Şuşa Beyannamesi Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında ikili askerî, siyasi, iktisadi, enerji, ulaşım ve diğer ilişkilerin yeni bir formülüdür. Hakikaten de mahiyeti ve muhtevasına göre bu beyanname her iki ülke için de tüm parametrelere uygun olarak aynı zamanda ve yerde imzalanmıştır.
İkinci Karabağ Savaşı’ndan galip çıkan Azerbaycan halkı ve devleti hem jeopolitik hem de jeoekonomik alanda kendi konumunu ortaya koyabilmiştir. Muzaffer Başkomutan İlham Aliyev’in önderliğinde Azerbaycan hem bölgede hem de dünyada söz ve konum sahibi haline gelmiş ve bu doğrultuda çalışmalarını sürdürmektedir.
İki ülke arasında büyüyen iktisadi ve ticari ilişkiler genişliyor, ekonomik potansiyelleri artıyor. Bu temelde, bölgede öncü role sahip Türkiye ve Azerbaycan, jeoekonomik alanda daha aktif olmakta iddialıdırlar. Çünkü her iki ülkenin de bu yöndeki maksat ve amacı, iktisadi açıdan bölgenin daha fazla kalkınması, bölge halklarının kalıcı barış ve refahı için koşullar yaratmaktan ibarettir.
Beyannameye yansıyan ve iktisadi kalkınmayı teşvik edecek konulardan biri de ülkelerin karşılıklı yatırımlarının hayata geçirilmesinden ve bu alanda stratejik hedeflerin olmasıdır. Öyle ki karşılıklı yatırımlar, ülke ekonomilerinin hızla gelişmesi, gerekli alanların genişletilmesi, stratejik alanların daha da iyileştirilmesine imkân tanır, entegrasyonu derinleştirir.
İstatistiksel verilere göre Azerbaycan bugüne kadar Türkiye ekonomisine 20 milyar dolar, Türkiye ise Azerbaycan ekonomisine 15 milyar dolar yatırım yaptı. Her iki ülkenin de bu yöndeki faaliyetlerinin genişletilmesi stratejik bir konu olarak belirlenmiştir. Her iki devletin de bu yöndeki faaliyetlerinin genişletilmesi stratejik bir konu olarak belirlenmiştir. Beyannamenin imzalandığı gün, Türkiye Cumhurbaşkanı, ülkesinin özgürleştirilmiş bölgelerdeki yatırımlarla faaliyetlerini genişletme arzusunu ve hedefini de dile getirdi.
İktisadi iş birliği beklentilerinin daha umut verici olduğunu kanıtlayan faktörlerden biri de Türkiye’nin Şuşa şehrinde konsolosluk açmasıyla ilişkilidir. Bu, her iki ülke vatandaşlarının ve iş adamlarının Azerbaycan’da özellikle Karabağ bölgesinde daha aktif olacağının bir işaretidir. Bu aynı zamanda kurtarılan alanların kısa sürede yeniden canlandırılabileceğinin haberi verir.
Şuşa’da konsolosluk açmanın iktisadi önemi ile birlikte siyasî ve manevi bir tarafı da var. Bu Karabağ’da Türkiye’nin varlığı anlamına gelir. Aynı zamanda, tüm dünyaya siyasî ve diplomatik bir mesajdır.
Şuşa Beyannamesi’nin imzalanması iki ülke vatandaşlarının, şirketlerin turizm alanındaki ilişkilerinin daha da genişlemesine imkân tanıyacaktır. Bunun dayanaklarından biri de iki ülke vatandaşlarının birbirlerinin kimlik kartlarıyla seyahat etmesine izin veren son anlaşmadır. Bunun neticesinde dünyada eşsiz bir doğaya sahip olan Karabağ’ın en güzel turizm yerine dönüşeceği şüphesizdir.
Belgenin gündeme getirdiği mühim konulardan biri de bölgedeki bilgilendirme politikası ve lobiciliktir. Uluslararası arenada daha etkin çalışabilmek için medya platformu ile diaspora arasındaki iş birliğinin, karşılıklı ilişkilerin genişletilmesine ihtiyaç vardır. Özellikle bu yönde daha geniş çaplı çalışmalar yürütülmesi için gerekli olan sorunlar beyannamede yer alır: her iki ülkenin diasporaları arasında tüm parametrelerde ikili işbirliğinin geliştirilmesi, ülkelerin ilgili kurumları arasında ortak bir medya platformu temelinde bilgi, haberleşme ve diplomasi alanında ikili ilişkilerin genişletilmesi, ülkelerin ilgili kurumları arasında ortak bir medya platformu temelinde bilgi, iletişim ve diplomasi alanında ikili ilişkilerin genişletilmesi, stratejik konularda ortak karar alınması, karşılıklı çıkarları ilgilendiren tüm konularda dayanışmanın sağlanması vb.
Şuşa Beyannamesi, Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin hem siyasî hem iktisadi hem askerî hem de manevi vb. bir sembolüdür. Bu beyannamenin Millî Kurtuluş Günü’nde, Kars Antlaşması’nın 100. yılında ve de Şuşa’da imzalanması, tarihî gerçeklerin mantıklı bir sonucudur. Azerbaycan halkının millî lideri Haydar Aliyev’in “Bir millet, iki devlet” ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Azerbaycan’ın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir” tarihi sözlerine uygun olarak; iki kardeş devlet arasında şekillenen ilişkiler Şuşa Beyannamesi ile mantıksal zirvesine ulaştı.