VELİLERİN ÖĞRETMEN ARAYIŞI


Yeni eğitim öğretim yılının başlaması ile birlikte birinci sınıfa kayıt yaptıracak velilerin sıkıntısı da başladı.

Bu sıkıntılar; bu hayat pahalılığında öğrencilere harcanacak para değil.

Her gün birbirlerine mermi yağdıran mafyanın işlettiği okul servislerine kayıt da değil.

Okulların talep edeceği kayıt parası da değil. Çünkü henüz o sorunlarla karşılaşmadan önce karar verilmesi gereken çok ciddi bir sorun var…

Öğretmen seçimi…

Herkes kendi penceresinden bakınca haklı: Öyle ya canından daha kıymetli çocuğunu, belki de hayattaki tek varlığını dört yıl boyunca teslim edeceği öğretmeni iyi seçmesi gerekiyor.

Maddi durumu iyi olan veliler özel okullarda çözüm arıyorlar. Ancak kısa bir süre sonra özel okulun kendisini bir müşteri gibi gördüğünü, çocuğunda yaşanan sıkıntıların asla veliye aktarılmadığını öğreniyorlar. İstanbul’da ki birkaç ciddi okul dışında ne yazık ki özel okullar tatmin edici değil.

İsim yapan birkaç okulun da fiyatları dudak uçuklatıcı.

Geriye devlet okulları kalıyor.

İşte o zaman sıkıntı başlıyor!

Hangi öğretmen?

Evet, hangi öğretmen velinin beklentilerini karşılar? Velinin bu beklentileri nelerdir?

Her şeyden önce bir veli çocuğunun korunmasını ister. Ona sahip çıkılmasını ister. Kendisine ve çocuğuna eşit davranılmasını, eksiklerinin doğru gözlemlenmesini, sınıf içinde çocuğun psikolojisini bozacak aşağılayıcı davranışlardan kaçınılmasını ister.

Başka?

Elbette çocuğun tüm dünyadaki rakipleri ile yarışacak bilgi ve donanıma sahip olmasını ister. Çünkü çağdaş bir eğitimin tüm imkanlarından yararlanmak her çocuğun hakkıdır. Kişiliği oturmuş, kendisine özgüveni olan, meraklı, olayları iyi gözlemleyebilen, hatta bu gözlemlerini yorumlayıp bundan bir sonuç çıkarmasını ister. İyi bir meslek sahibi olmak için temel bilgilerin öğretilmesini ister. Evrensel değerleri benimsemesini öz değerlerinden de kopmamasını ister. Bütün bunlar her velinin ve her çocuğun hakkıdır.

Kısaca iyi bir evlat ister.

Peki, veli bu öğretmeni nasıl bulacak? Kulaktan dolma bilgilerle öğretmen hakkında nasıl bilgi edinecek. Genellikle öğretmenin daha önceki velilerinin verdiği bilgiye göre hareket edilir. Ya da okul karşılarında bulunan kafelerin ayaküstü yorumlarına bakılır.

Araştırma yapan veli, eski öğretmenini seven başka bir veli ile karşılaşılırsa öğretmen iyidir. Öğretmeni sevmeyen bir veliyle konuşulduysa öğretmen kötüdür. Bu araştırma kesin doğru sonuç vermiyor. Çünkü biri için “iyi” olan, diğeri için “kötü” olabilir.

İyi ve kötü” yorumu görecelidir. Göreceli yorumlara göre karar verilip beklentiler gerçekleşmeyince olanlar oluyor; karşılıklı mutsuzluk başlıyor.

Yasa ve yönetmeliklerin dışında özel bir ilgi bekleyen veli mutsuz oluyor. Bazen de velinin bu beklentisini hisseden öğretmen, veliyi küstürmemek için kafede veya evde çay toplantılarına katılarak gönül almağa çalışıyor. Ancak her şeyin bir sonu olduğu için ev görüşmeleri bittiği an terk edildiğini düşünen veli yine mutsuz oluyor.

Peki ne yapılmalı?

Velilerimizin, çocuğunun çağdaş dünyanın ulaştığı bilgi ve beceri seviyesine ulaşmasını istemesi ve beklemesi gayet doğaldır. Öğretmenden çocuğu için “ayrıcalık” beklemesi yanlıştır. Öğretmenin bir çocuğa “ayrıcalık” göstermesi diğerlerine haksızlıktır ve hiçbir öğretmen böyle bir durumu yaşamak istemez.

Burada devlete de düşen görev vardır;

Öncelikle tüm öğretmenler maddi olarak çağdaş ülkelerdeki standartlara kavuşturulmalıdırlar. Maddi beklentileri gerçekleşen bir mesleğe talep çok olur. Böyle olunca “Hiçbir yeri kazanamadım, bari öğretmen olayım!” diyen insanların yerine, “öğretmen” olmayı düşünenler bu mesleği tercih ederler. Kaliteli ve iyi yetişmiş öğretmenlerin çoğunlukta olduğu bir toplumda, velinin öğretmen arayışı da minimuma inmiş olur.

Sonraki aşama ise doğru denetim yoludur. İyi bir maaşla çalıştırılan öğretmenleri sıkı bir şekilde denetlemek ise yine devletin görevidir.

Kalkınmanın tek yolu EĞİTİM, iyi bir eğitimin tek yolu da çağdaş ve milli değer yargılarını özümsemiş, cebi dolu, kendisi ile barışık bir ÖĞRETMENDİR. Bunlar sağlanmadığı müddetçe velilerin sıkıntısı bitmez.

Unutmamak gerekir ki bütün olumsuz şartlara rağmen toplumun en çok güvendiği meslek grubu ÖĞRETMENLERDİR…

Metin Yıldırım

Sosyal Bilimci/Yazar

Prof. Dr. Acar Baltaş’ı dinlemekte fayda var..