BİR TURAN YAZGAN DEHASI


Türkiye`ye her sefer getdiyimde ziyaret etmek istediğim yerler İstanbulda Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı, Ankarada ise Türk Eğitim Sendikası ve MHP Genel Merkezidir.

Türk Eğitim Sen genel başkanı İsmail Koncuk ve Ali Osman Akalın dahil olmakla çok değerli yönetim kurulu üyeleri ve MHP genel başkanı Devlet Bahçeli ile görüşler her defasında çok güzeldir.

İstanbula iki günlük seferimde Türk Dünyası Araştırmalar Vakfını mutlaka ziyaret etmek istedim.Kalbimi saran bir hiss beni her zaman Vakfın kapısına götürüyor. “Her şeyin tazesi,dostun köhnesi”-demiş dedelerimiz. Burası bizim çok kadim dostumuz Turan Yazgan hocamızın kurucu başkanı olduğu Türk evidir-ocağıdır.Onu 24 sene önce türk dünyası ile ilgili yaptığı bir simpozyumda tanımışdım. İsmi zikr edilende salondan çok gürültülü alkış kopmuşdu ve bu alkışın sahibini merak etmişdim. Sakin addımlarla kürsüye çıkmış ve konuşmaya başlamışdı. O, konuştukca salonu büyülemişdi, ben nefesimi tutarak onu dinliyordum, ona kadar konuşanlardan çok farklı şeyler söylüyordu. Bizim yüzümüze bir ayna tutmuşdu, bizi bize anlatırdı, kim olduğumuzu,nerden geldiyimizi,neler yaptığımızı, Doğudan Batıya kadar yurt sahibi Türkleri, Yakutları, Altayları, noqayları, uyğurları, karaçayları, udmurtları, tatarları,çuvaşları, hakasları,kızıl derilileri, meluncanları, kazakları, kırgızları, özbekleri, türkmenleri, Azerbaycan türklerini, avarları, Kerkükü, Kıprısı ve türkün ayak izleri olan yurtları ve dünyanın omurgası olan Büyük Türk Milletini anlatıyordu. Konuşması sık sık alkışlarla kesilirdi,ama koca Kurt heç neye aldırmadan kürsüden dünyaya haykırıyordu. Türk yurtlarının ruslar tarafından nasıl sömrüldüğünü, Amerikanın kızıl derililere nasıl soykırım yaptığını, Ermeni mezalimini,balkanlarda türk oldukları için nasıl aşağılayıcı müamele gördüklerini, Kerkük üzerinde oynanan oyunları, Kıprıs sorununda dünyanın ikiyüzlülüğünü, Karabağ işğalının arkasında duran güclerin gercek amaclarını, Orta Doğuda amerkan oyunlarına ilerde kimlerin önayak olacağını ve gelecekde Türkiyeni bekleyen sorunları kimseden korkmadan, gözünü kırpmadan haykırmıştı.

Zamanın nece geçtiyini hiss etmemişdim,sadece salonu bürüyen alkış sesine irkildim, yanıma baktığımda Sabir bey ayak üstünde idi, etrafıma baktım her kes ayakta Turan hocanı alkışlayırdı, ben de yerimden sıçradım.Yine de sakin adımlarla geldi, mütavazi bir şekilde yerinde oturdu ve konuşmaçıları dinlemeye başladı. Toplantı sonunda hocama yaklaşdım ve elini öperek saygılarımı sundum ve teşekkür ettim.Akşam bizi yemeye davet etmişdi ve orda yakından konuşmak imkanım olmuşdu.”Hocam ben de Türk dünyasına hizmet etmek istiyorum,ne yapmam gerekir” diye sormuştum.Türk kadınının tarihteki önemini anlatarak,analarımızın ailedeki rolundan,yetişdireceği evlatların millete hizmetinden ve Türk anasının farkından konuşmuş ve bu işe bir dernek kurarak başlamamı tavsiyye etmişdi.Kuracağım derneyin ismini de o vermişdi. O gün büyük türk milletine sevdalanmışdım,zaten milletimi sevirdim,ama sevdalanmak,ona aşık olmak bir başka.Karşımda türk dünyasına karşılıksız hizmet veren bir dev Çınar örneği vardı.1980’de Türk Dünyası Araştırmalar Vakfını kurasan,onlara Türkiye’ni anlatasan,alt yapı hazırlayasan ve 10 yıl sonra kimsenin ağlına gelmediyi halda Sovyetler dağıla ve içinden bağımsız Türk Devletleri çıka ve onlara kucak açmağa hazırlıklı bir Vakıf ola, öngörünün bu kadarını da yalnız Turan Yazgan yapa bilirdi. İşe türk devlerinde kütüphane ve okul açmakla başlamışdı.Azerbaycanda ilk parasız Türk okulunu Turan Yazgan hocamız açmışdı:Atatürk litseyi,bir milyon alfebe kitabı yayınlayarak ücretsiz olarak türk dünyasına göndermişdi,ortak türkcemizin yaradılması için zemin hazırlanmasına çok büyük emek vermiştı ve ben bunların hamısına canlı şahid olmuştum. Azerbaycanda çok engellerle de karşılaşmıştı vakfın faliyyetleri,ama merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyevin desteyi ve yardımıyla bu sorunlar çözülmüşdü. Böyük devlet adamı olmak böyle bir iş.

Diğer Türk devletlerinde de aynı hizmetler verilmiş,Dünyanın her tarafından davet edilen soydaşlarımızla çocuk şölenleri yapılmış,ilk kadın kurultayını yapmış,türk dünyası simpozumları ve kurultayları organize edilmiş,türk dünyasının bir birini tanıması,fikir ve iş birliyinin sağlanması için çaba gösterilmiş,en önemlisi ise Tarih dergisini tesis ederek Türk milletinin tarihini öyrenmesi için her yere göndermişdi.Yüzlerle bilimsel konferanslara imza atmışdı.

Saymakla bitmez,bunun için kitabların yazılması lazım,sadece bunları hatırlatmaqda bir başka amacım var,Turan Yazgan bu hizmetleri Türklük adına vermiştir,kimseden asılı olmaksızın,heç bir ülkenin hizmetinde olmadan,hizmet verdiyi Ünvan:Türk milleti,Türk dünyası ve Türkiye olmuşdur.Ülküsünden ve İlkelerinden hiç taviz vermemişdir,eğilmemiştir,üzerine gelen dili haçalı türk düşmanlarının önünde dimdik dayanmışdır.

Turan hocanın Vakıfdakı odasında oturduğumda bunlar film lenti gibi gözlerimin önünden geçti,çok duygulandım, Hocamdan sonra onun yerinde başkanlık yapan oğlu Közhan Yazgan’a baktım,sanki hocamın gencliği ile yüz yüze oturmuşdum,hocamın bıraktığı işleri onun adına yaraşır bir şekilde davam etdiriyor.

Çok genc yaşlarından Vakfda işe başlayan,Turan hocamın manevi kızı ünvanını kazanmış Saadet hanımla aramızda başka bir sevgi bağı var.İkimizi de hocam çok severdi,ikimiz de hocamızı çok severdik,o vakfın direğiydi,ben de hocamızın Azerbaycandan sorumlu askeri.Bir işi bitirdiymizde öyle bir Dua etmesi vardı ki…

Odada oturduğu masanın üstünde sanki canlı gibi bir fotrafı durur, Saadet hanım deyir ki,her seher odaya girdiyimizde Hocama selam vererek işe başlıyorum, biliyorum, onun ruhu bizi görür ve yardımçı olur.

Ben de resme baktıkca, onun yerinin dolmayacağını ,ama könlümüze ektiği türklük tohumlarının dünya durdukca yeşereceğini anladım ve onun Tenzile Sultan demesini özledim.

Ruhun Şad,Mekanın Cennet olsun Hocam! Üzerimde hakkın çok büyük,onu ödemem mümkün değil,ama hakkında bir Turan kitabı yazacağım. Bu da Hocama Tenzile Sultan sözü olsun.