TÜRKLERİN BÖLÜNMÜŞLÜĞÜ RUSLARI AKDENİZ’E TAŞIDI
Bir milleti seversiniz veya sevmezsiniz ancak uyguladıkları politikaları takdir etmek ve onlardan ders almak gerekir.
Ruslardan söz ediyorum. Tarih boyu en çok savaştığımız Ruslardan…
Altın Orda Devleti’ne vergi vererek yaşamlarını sürdüren Rus Knezlikleri kendi aralarında birleşerek daha güçlü olduklarını görünce Moskova Knezliği etrafında birleşerek Rus Çarlığını kurdular.
Lehistan’ı (bugünkü Polonya) vergiye bağlayan, bölgenin tartışmasız hakimi Altın Orda Devleti, ne yazık ki taht kavgası ve Timur’un saldırıları sonucu zayıflayarak tarihten silindi. Rus Knezlikleri birleşirken, Türkler ayrılmaya ve küçük hanlıklara bölünmeye başladılar. Tatar Hanlığı, Kırım Hanlığı, Nogay Hanlığı, Sibir Hanlığı, Astrahan Hanlığı gibi hanlıklar Rus Çarlarının oyuncağı haline geldiler.
Rusların istediği kişiler “han” oldu. İstemediklerini de zorla değiştirdiler. Rus Çarlarının yüz yıllardır “böl, parçala ve yut” siyaseti güderek sıcak denizlere inme hayalleri kurduklarını herkes bilir…
Korkunç İvan 1556 yılında Astrahan’ı alarak Rusların ilk hayalini gerçekleştirdi. Sonra adım adım Akdeniz’e doğru ilerlediler. İşgal edilen bölgelerin hepsi TÜRK ya da farklı MÜSLÜMAN grupların yaşadıkları yerler…
İşgal edilen yerlerde yapılan katliamları söylemeye gerek yok, herkesin malumu zaten… Akdeniz’e inmeyi hedef olarak belirleyen Rus Çarlığı 17 Ekim Bolşevik Devrimi ile yerle bir oldu ama milli Rus hedefi değişmedi.
Prestroyka ile Komünizm 1990 da yerle bir oldu, yine “sıcak deniz” hayalleri değişmedi.
Rus Çarlığı yıkılıyor,
Komünizm yıkılıyor,
Rusya’daki bütün sistem değişmesine karşın, BEŞ YÜZ YILLIK hayal değişmiyor ve gerçek oluyor.
Doğudaki komşumuz RUSLAR, güneyimizde SURİYE’YE yerleşiyor.
Yıl 1921… Enver Paşa Buhara’da “Turan Devleti” için çaba harcıyor. “Türkistan birleşerek Ruslara ve İngilizlere karşı koyabilir,” diyor ona “hayalperest” diyorlar. “Turan hayaldir,” diyorlar.
Oysa Lakay İbrahim’in ihaneti olmasaydı “Basmacı” hareketi başarılı olabilirdi. Kadimcilerin karalaması olmasaydı, oradaki Türk ve Müslümanlar Enver Paşa’nın liderliğinde birleşebilirlerdi.
Yüz bin kişilik ordusu olan, ölümden korkmayan Enver Paşa’nın neler yapabileceğini Ruslar gördü, İngilizler gördü ama yöredeki Türkler bu şanslarını iyi değerlendiremediler.
Bedelini de, Rus zulmüne yıllarca katlanarak ödediler.
Peki ders aldık mı?
Sanmam!..
Bırakın hükümetleri, bakanlar değişince bile dış siyasetimiz değişiyor.
MİLLİ BİR DIŞ POLİTİKAMIZ var mıdır sizce? Sanırım cevabınız olumsuzdur.
Peki, milli bir stratejik PLANımız var mıdır?
Ordu’nun kozmik odasına yapılan baskınla beraber bu planlarımızın da yabancı ajanların ellerinde olduğunu basından öğrendik. Yeni planların yapılması da yıllarımızı alır.
Hal böyle olunca, eller yapıyor biz seyrediyoruz. Kıtalararası güç Irak’ta bir aşiret reisini cumhurbaşkanı, diğerini bir bölgenin başbakanı yapıyor, seyrediyoruz.
Kerkük’e giren Kürtler, mezarlıkları, nüfus müdürlüklerini yakıyor, seyrediyoruz.
Sınırımızda Kürt koridoru oluşturuluyor, seyrediyoruz.
Nato üyesi stratejik ortaklarımız PKK’nın Suriye kolu PYD’yi silahlandırıp, eğitiyor yine seyrediyoruz.
Devlet, sadece kendi sınırlarınız içerisinde değil, aynı soydan insanların yaşadığı her yerde sorumluluk taşır. Bu sorumluluk,, sahip olunan tüm dinamikleri hayata geçirerek başlar, dünyadaki gelişmelere bağlı olarak revize edilir. Bugünlerde güncel sorunumuz olan TÜRKMENLERİN bir araya toplanarak, örgütlü bir yapı oluşturamamanın bedelini hep beraber ödüyoruz.
Kendi gücümüze inanmadık. En önemlisi de küçük çıkarlar uğruna birlik sağlayamadık. Tıpkı Lakay İbrahim’in Enver Paşa’yı kıskandığı için ölüme terk ettiği gibi, bazen güçlerimizi böldük bazen de “DÜŞMAN” olduğunu bildiğimiz kişi ya da gruplarla aynı sofraya oturup, onların güçlenmesine çanak tuttuk.
Hatalarımızı görüp, bunlardan ders almak zorundayız.
“Türkler Asya’nın bozkırlarından, Avrupa’nın içlerine kadar her yerde yaşamış, gittiği her yere kendi medeniyetini taşıyarak çeşitli devletler kurmuştur. Bu devletler arasında siyasi ve kültürel işbirliği geliştirilirse bunun adı “TURAN” olur,” diyenler hayalperest değildir.
“TURAN” hayata geçirilebilecek bir düşünce tarzıdır ve elinizi uzatsanız yakalayabileceğiniz gerçekliktedir. Nitekim Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Moğolistan’ın katılımı ile “TURAN ORDUSU” kurulmuştur. Demek ki küçük bir çaba ile bazı sonuçlar almak mümkün oluyormuş. Ancak kurtlar sofrasında söz sahibi olmak için güçlü bir irade gerekir.
Yoksa, önünüzde duran GERÇEKLİĞİNİZ hayal olurken, başkalarının HAYALİ GERÇEK olur: Akdeniz de ve güney sınırınızda istenmeyen misafirler cirit atarlar, siz de seyredersiniz!…
Metin Yıldırım
22.11.2015