KARTVİZİT MESELESİ


Kartvizitiniz var mı?

İnanmıyorum!

Nüfusta kaydı olan herkesin bir kartviziti varken siz hâlâ onsuz mu dolaşıyorsunuz?

İlk kartvizitimi X Yayınları bana kitaplarımla birlikte sürpriz olarak göndermişti. Üzerinde ismim, telefon numaram, mail adreslerimin yazılı olduğu sade, şık bir tasarım. Kutudan çıkan ilk kartvizitimi eşime verdim. Bana ters ters bakıp “İstemez!” dedi. Ablama verdim; almadı, gerek yokmuş, numaram varmış. Bunlar beni ziyadesiyle üzmüş olmalı ki kutuyu üç yıl hiç açmadım.

 

1000 tane kartvizit…

Bu üç yıl içinde ne zaman numaramı vermem gerekse ilk işim kâğıt kalem aramak oluyordu. Tanıştığım insanlar sürekli kartvizit dağıtıp dururken “Keşke birkaç tane çantama koyuverseydim” demedim değil.

Bir etkinlikte tanıştığımız sanatçı bir arkadaş, “İzninizle,” diyerek kartını uzattı. Kartvizit değil destan. Aklına geleni yazdırmış.

“Şair- Yazar- Araştırmacı-Gazeteci- Ses sanatçısı-Bestekâr- Yönetmen.” Dahası da var inanın.

Yüz ifadem değişti. Hayranlığım şaşkınlığa dönüştü. Hangi insanoğlu bu kadar özelliği mükemmel bir şekilde yapabilir ki?

Hiçbirini.

Onu tanıdıkça da düşüncelerimden emin oldum. Yazık ki bundan emin olan tek ben de değildim. Kiminle tanışsa önce kendini övmeye ardından da “İzninizle” diyerek kartvizitini uzatmaya devam etti.

Bir gün bir yazar arkadaşın evinde bir toplantıdayız. Bu arkadaş da aramızda. İnsan kime kartvizitini vermediğini bilmez mi? Yeni tanıştığı bir arkadaşa yine aynı şekilde kartını uzattı. Arkadaş karta baktı. Benim o karta ilk bakışımdaki ifadeyi onun yüzünde de gördüm. Kartvizit sahibi ardından şöyle bir ifade kullandı;

“Arkadaşlar bana kızıyorlar, diğer özelliklerimi yazdırmadığım için. Ben de karta bu kadarı sığdı diyorum.”

Ardından gülümsedi. Ama tek başına.

İnsanlara önce 100 puan verirsiniz de zamanla bazıları -100’lere kadar düşer ya gözünüzde; işte o an o gün yaşandı.

Geçenlerde bir tasarımcı ile tanıştım. Kartvizitini uzattı. İnanın okumak on dakikamı aldı. “Beterin beteri varmış” dedim kendime. Kapak tasarımlarımı yapabileceğini söylediğinde teşekkür edip bayan Y ile çalıştığımı, tasarımda onun üzerine kimseyi tanımadığımı anlattım. Onun yaratıcılığı ile benim aceleciliğimin müthiş bir ikili oluşturduğunu söyledim. Bir kitap kapağı için bir haftanın yeteceğini söylediğinde güldüm. “Bir hafta uzun bir süre, ben ancak bir gün veririm. Bunu da ancak O başarır.”

Kartvizite yazılanlara inanıp “Bir kez denesem mi?” desem yandım bittim demektir. Yapamayınca “Ben kartvizitin yalancısıyım,” diyecek herhalde. Kartvizitinin sonunda aynen şu cümle vardı; “Her türlü iş yapılır!”

Bilmez miyiz?

Ben de kartvizitimde yazılı olan Eğitimci- Yazar ibaresinin yanına birkaç kelime ekletsem mi acaba?

“Eğitimci-Yazar-Ev Hanımı-Anne-Okur-Çizer-Bakar-Görür-Beğenmez-Facebook Kullanıcısı” vs.

Cüzdanınızda bulunan kartvizitlere bir bakın. Çeşit çeşit, renk renk… Verirken arkasını çevirip bir çizik atmıyorlar mı gel de çileden çıkma. “Çizik yapabiliyorsan zaten numaranı da yazar verirsin, kartvizite ne gerek var?” diye sorayım istiyorum.

Şimdilerde numaramı isteyen herkese kartvizit veriyorum. Bitsin de yenisini yaptıralım artık. Hatta kartvizitimin olduğunu bildiğim arkadaşlara takılıyorum;

“Size kartımı vermiş miydim?”

“Evet vermiştin, hem de üç tane!”

Gülüyoruz.

Yeni bir kartvizitim olacaksa da Şair Salim Gülbahçe’nin kartviziti gibi olsun.

Dünyaya bir daha mı geleceğiz Allah aşkına?