SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI (STK’lar)


İnsanlık ve devletler hayatında STK’ların yeri ve gücü.
Sivil Toplum Kuruluşları bir toplumun ileriyi iyi gören gözü, iyi konuşan dili ve iyi işiten kulağıdırlar.
Muhasır , medeni toplumlarda STK kar çok önemli bir yer ve konuma sahiptirler.
STK’lar Toplumun gözüdürler çünkü Devletin işleyişini çok iyi gözlemler, takip ederler, yapılan doğruların ve yanlışların o topluma nasıl bir fayda veya zarar verebileceğini Analiz etmek için gözlemlerler.
STK’lar toplumun kulağıdırlar,
Gelişen hadiseleri iyi dinler , sağlam bilgi toplar işi kaynağından öğrenirler ve ona göre değerlendirirler.
STK’lar toplumun dilidirler çünkü gördüklerinin ve duyduklarının doğruluğunu tespiti için oturup konuşup değerlendirirler ve analiz ederler. Bu analiz sonuçlarını da temsil ettikleri toplumla paylaşır ve onları bilgilendirirler. Sonrasında gerekli yetkili mercileri önce sözlü veya tazılı olarak uyarırlar. Yetkililer işlerine gelmediğinde bazen de duymamazlıktan gelirler ve işte o zaman STK’lar basın bildirileri, mesajlar, demeçler ile gerekli uyarıları yaparlar. Karşı taraf halen vurdum duymaz bir tavır sergiliyorsa ki buda çok rastlanan bir durumdur.
İşte o zaman STK’lar temsil ettikleri toplumun güç ve desteğini de arkalarına akarak ve bir demokratik hak olan miting ve yürüyüşler yaparlar. STK’ların Avrupa’da çok görülen bir özellikleri daha var ki en güzel yönlerinden biride budur. STK’lar bünyelerinde kurdukları uzman ekipler ve komisyonlar ile ülke ve devletin Ekonomik, İktisadi ve Siyasi gidişatını da iyi bir biçimde raporlar ve bu raporlarını da devleti idare eden merciler ile paylaşırlar.
STK’lar her zaman toplum arasında ajanlar gibi dolaşırlar devletin okullarında Okul aile birlikleri kurarlar veya bunlar ile iyi ilişki içerisinde olurlar eğitimdeki sıkıntılardan haberdar olurlar ve bunun çözümü için oturup kafa yorar, fikir alış verişi yapılır ve çözüm önerilerini öyle hazırlarlar. İşyerlerinde çalışan üyeleri İş yeti İşçi temsilciliklerine girer orada birinci elden kaynak bilgi sahibi olurlar ve bu bilgileri merkezleriyle paylaşırlar.
Sendikalara girerler veya sendikalarla beraber çalışırlar.
Bu yol ile de iş dünyasının ve çalışma hayatının nabzını tutarlar ve bilgi sahibi olurlar.
STK’ların hukukçu üyeleri Adalet sisteminin içinde olurlar oradaki adaletin işleyişini takip ve analiz ederler, Sağlık sisteminin içindeler ve sağlık sisteminin nasıl işlediğini ve noksan ve yanlışları öyle yerinde ve pratiğini yaşayarak tespit eder ve düzeltilmesi için raporlar hazırlar ve yetkililerle paylaşırlar.
Yani STK’lar insan vücudunu devlet kabul edin ve o vücudun her bir yerinde birer küçücük robotlar ve o mini robotlar o vücudun bütün işleyişini takip ediyor bilgi topluyor raporluyor ve sunuyorlar.
İşte STK’lar budur ve görevleri de budur ve böylede olmalıdır yoksa STK’lar bir ülkenin parçalanması ve yıkılmadı için başka Emperyal güçlerin parayla satın aldığı, devşirip bir araya getirttiği hain Terör odakları değildirler ve olmamalıdırlar.
STK’lar başlarına iktidarların veya muhalefetin cahil ve işinin ehli olmayan bağnaz bazı tiplerin konulduğu ve işini gücünü bu bilip üç kuruşluk şahsı çıkarı için ortalıkta dolaşanların başında olduğu yandaş kurum veya cemiyetler değildirler.